Alman ekonomisi iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında zemin kaybediyor
Alman ekonomisi, "Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle" sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa'da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor.
Berlin
Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle karşı karşıya bulunuyor.
Küresel ticarette korumacılık artarken, Rusya-Ukrayna Savaşı enerji maliyetlerini yükseltirken, Almanya'nın reel GSYH büyümesi Kovid-19’dan beri G7’de en alt sıralarında yer alıyor ve ekonomide ABD ve Çin'e olan ticari bağımlılık, yüksek enerji fiyatları, yatırım harcamalarının yetersizliği ve kötüleşen demografik koşullar gibi zorluklarla mücadele ediyor.
İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH'nin neredeyse yüzde 30'unu oluşturan Alman sanayisi küresel ekonomideki yavaşlamadan, artan Çin rekabetinden ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Avro Bölgesi'nde yükselen enflasyona karşı artan faiz oranları, Alman şirketlerin yatırım yapma arzusunu frenlerken, Çin ve Türkiye başta olmak üzere birçok ülkenin Almanya'dan ithal ettiği malları giderek daha fazla üretebilmesi Alman sanayisinin düşüşten kurtulmasını zorlaştırıyor.
Ekonomi, artan faiz oranları, konjonktürel riskler ve yapısal değişiklikler gibi nedenlerle büyümede zorluk yaşıyor.
Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya'da, bir zamanlar oldukça başarılı olan "Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak 'Made in Germany' algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et" başlıklı iş modeli artık işe yaramıyor.
Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi son dönemde yaşanan çok sayıda kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülkenin; jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorlukların üstesinden gelme konusunda birtakım sorunlarla karşı karşıya bulunması da dikkati çekiyor. Almanya'nın halen "kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında da ezildiği" belirtiliyor.
Ekonomi büyümekte zorlanıyor
Alman ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülmesinin ardından üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüme kaydederek teknik resesyona girmekten kurtulmuştu.
Ülke ekonomisi geçen yıl, alışılmışın dışında yüksek düzeydeki enflasyonun satın alma gücünü etkilemesi, yüksek enerji fiyatları, düşen yatırımlar, zayıf dış talep ve faiz oranlarının yüksekliği gibi nedenlerle bir önceki yıla göre yüzde 0,3 daralmıştı. Almanya böylece, G7 ülkeleri içinde küçülen tek ülke olmuştu.
Hükümet, ekonomide bu yıl yüzde 0,2 küçülme bekliyor. Almanya, bu yıl da küçülürse 2023'te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.
Bununla birlikte, dış ve iç siyasi çalkantıların ortasında, Alman ekonomisi yeni zayıflık işaretleri göstermeye devam ediyor.
Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre , Almanya'nın ihracatı, Çin'in ithalatındaki gerilemenin etkisiyle eylülde aylık bazda yüzde 1,7 düştü.
Bunun yanında ekonominin büyümesinde önemli yeri olan imalat sanayinde üretim otomotiv sektöründeki zayıflığın etkisiyle eylülde bir önceki aya göre yüzde 2,5 geriledi.
Analistlere göre, yavaşlayan küresel büyüme, jeopolitik gerilimler, Çin'in yükselişi ve tüketicilerin yükselen enflasyonla baş etme çabası, Alman ihracatını olumsuz etkiliyor.
Almanya'nın diğer büyük Avrupa ekonomilerine kıyasla Çin'e daha fazla bağımlı olması dikkati çekiyor. Çin'in Almanya'dan satın aldığı malları giderek daha fazla üretebilmesi Alman ekonomisinin büyümesini zorlaştırıyor.
Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) Başkanı Nils Jannsen, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Alman ekonomisi yerinde sayıyor. GYSH son 5 yılda neredeyse hiç artmadı. Kovid-19 pandemisinin neden olduğu büyük dalgalanmaların ardından, ekonomik üretim 2022'nin başından beri aşağı yukarı durgunlaştı. Bu da gayrisafi yurtiçi hasılanın 2019'a kadar kaydedilen büyüme trendinin çok gerisinde kaldığı anlamına geliyor. Alman ekonomisi de diğer ülkelerin gerisinde kalıyor.” ifadelerini kullandı.
Almanya'da şirketlerin sipariş eksikliği 2009'dan beri en yüksek seviyesinde
Almanya'da sipariş eksikliği giderek daha fazla şirket için sorun oluşturarak ekonominin toparlanmasını engelliyor.
Almanya'nın önde gelen ekonomik düşünce kuruluşlarından Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), anketine göre, ekimde Alman şirketlerin yüzde 41,5'i sipariş eksikliği bildirdi. Böylece, ekimde, Alman ekonomisinde sipariş eksikliği 2009 finansal krizinden beri görülen en yüksek seviyeye ulaştı.
Ifo'nun açıklamasında, "2009'daki finansal krizden beri bu kadar kötü bir rakam görülmemişti. Kovid-19 krizi sırasında kaydedilen yüksek sipariş eksikliği ilk kez aşıldı." ifadeleri yer aldı.
İmalat sektöründe şirketlerin yüzde 47,7'sinin sipariş eksikliğinden şikayetçi olurken metal üretimi ve işleme sektöründe bu oran yüzde 68,3'e kadar çıktı.
Trump ve Alman ekonomisi
ABD'nin 47. Başkanı seçilen Donald Trump'ın Beyaz Saray'da ikinci döneme hazırlandığı bugünlerde Almanya ekonomik sıkıntıların ortasında neredeyse 20 yıl sonra ilk kez erken seçimlere hazırlanması dikkati çekiyor.
Ocak ayında yeniden ABD Başkanı olarak yemin edecek olan 78 yaşındaki Trump, seçimi kazanırsa dış ticaret açığını azaltmak ve yerli üretimi desteklemek için gümrük vergilerini önemli ölçüde artıracağını açıklamıştı.
Trump, AB'den yapılan tüm ithalata yüzde 10 ya da yüzde gümrük vergisi uygulamak istiyor. ABD, Alman mallarının en büyük alıcısı konumunda bulunurken, Almanya’nın ihracatın yaklaşık yüzde 10'u dünyanın en büyük ekonomisine olan ABD’ye gidiyor.
Alman Otomobilciler Birliği (VDA) verilerine göre, geçen yıl Almanya'dan ABD'ye yaklaşık 400 bin otomobil ihraç edildi. 2024'ün ilk yarısında ABD, Alman otomobil ihracatının en önemli alıcısı oldu.
Analistler, ABD’de Donald Trump'ın zaferini hatırlatarak, Trump’un AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı politikanın ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını kaydetti.
Bu arada Alman iş dünyası, Trump'ın zaferinin olası yüksek gümrük vergileri nedeniyle Alman sanayisinde ciddi aksaklıklara neden olabileceğini belirterek, bu durumun şirketler için belirsizliği daha da artırması ve ülkede yatırım faaliyetlerini azaltmasının muhtemel olduğunu kaydetti.
Alman otomotiv sektöründe duyarlılık Mart 2022’den bu yana en düşük seviyesinde
Alman otomotiv üreticileri ve tedarikçilerinin duyarlılığı ekimde Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasından bu yana en düşük seviyesine geriledi.
Ifo İş Ortamı Anketine göre, eylülde eksi 23,4 puan olan Alman otomotiv sektörünün iş ortamı endeksi, ekimde 4,3 puan düşerek eksi 27,7 puana geriledi. Böylece, endeks Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasından sonra Mart 2022'den bu yana en düşük puana indi.
Bu arada, Avrupa otomotiv sektörünün, başta elektrik olmak üzere yüksek üretim maliyetleri, düşen talep ve Çin'in artan rekabetine kadar birçok zorlukla karşı karşıya kalması dikkati çekiyor.
Avrupa'nın en büyük otomobil üreticisi Volkswagen, üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle Almanya'da ilk kez fabrika kapatmayı ve çalışanları işten çıkarmayı planlıyor.
Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler de 2 bin 800'ü Almanya'da olmak üzere Avrupa'da 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını duyurdu.
Volkswagen ve BMW’nin Çin'deki satışları düşerken, Mercedes-Benz kar uyarısında bulundu.
Koalisyon hükümeti dağıldı, muhalefet erken seçim istiyor
Almanya'da koalisyon hükümeti, iklim hedefleri, eyalet seçimlerindeki yenilgiler ve ekonomideki sıkıntılar nedeniyle yaşanan son tartışmaların ardından dağıldı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 6 Kasım'da Almanya'daki hükümet ortakları Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) temsilcileriyle yaptığı toplantıda, FDP Genel Başkanı da olan Maliye Bakanı Christian Lindner’i görevden aldı.
Scholz, 15 Ocak’ta mecliste güven oylamasına gideceğini, martta erken seçim yapılacağını belirtmişti.
Toplantının ardından FPD, hükümette yer alan bakanlarını geri çekmiş ve renklerinden dolayı "trafik ışığı koalisyonu" olarak adlandırılan hükümet düşmüştü. Hükümetteki partiler ekonominin canlanması, sosyal politikalar ve bütçe konusunda anlaşamamıştı.
Başta ana muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) lideri Friedrich Merz olmak üzere diğer muhalefet partileri ile ekonomik çevreler, seçimlerin çok daha erken tarihte yapılmasını talep ediyor.
ING Küresel Makro Araştırma Başkanı ve Almanya Başekonomisti Carsten Brzeski, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Hükümet içinde bitmek bilmeyen gerilimler ve Alman ekonomisinin mevcut durgunluk ve yapısal zayıflık durumundan nasıl çıkarılacağı konusundaki açık anlaşmazlıklar göz önüne alındığında, hükümetin çökmesi bir lütuf da olabilir. Seçimler ve yeni bir hükümet, tüm bir ülkenin mevcut felcini sona erdirebilir ve yeni ve net bir politika rehberliği ve kesinlik sunabilir.” ifadelerini kullandı. Alman Sanayi Federasyonu Başkanı (BDI) Siegfried Russwurm da son aylarda Alman iktidar partilerinin ülkenin geleceğini güvence altına alma konusundaki ortak sorumluluklarını giderek daha az yerine getirmeye başladıklarını belirterek, “Koalisyonun sona ermesi bu gelişmenin mantıksal bir sonucudur. Küresel siyasi durum ve Almanya'nın bir iş merkezi olarak zayıf ekonomik gelişimi göz önüne alındığında, artık mümkün olan en kısa sürede kendi parlamento çoğunluğuna sahip yeni ve yetenekli bir hükümete ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
Bundesbank: Alman ekonomisi yavaşlıyor
Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), son çeyrekte ekonomik faaliyetlerin zayıf kalmasının bekliyor.
Bundesbank'ın ekonomiye yönelik en son raporunda.Alman ekonomisinin hala 2022 ortalarından beri devam eden zayıf evrede sıkışmış durumda olduğu belirtilerek, ekonominin şu anda önemli, geniş tabanlı ve uzun süreli resesyon anlamında bir durgunluğa girmesinin beklenmediği ifade edildi.
Raporda, "Bugünün perspektifinden bakıldığında, ekonomik faaliyetler dördüncü çeyrekte durgunlaşabilir." denilerek, Alman ekonomisinin sanayide süregelen sorunlar nedeniyle de büyümekte zorlandığı belirtildi.
İşsizlik ve şirket iflasları artıyor
Almanya'da işsiz sayısı, ekimde eylül ayına kıyasla 27 bin ile beklenenden fazla artış kaydetti.
Almanya Federal İş Ajansı (BA) rakamlarına göre, ülkede mevsimsellikten arındırılmış işsiz sayısı, ekimde eylüle göre 27 bin kişi artarak 2,86 milyon oldu. Piyasalarda işsiz sayısına ilişkin beklenti ekimde 15 bin kişi artması yönündeydi.
Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı da ekimde değişmeyerek yüzde 6,1’de kaldı.
Federal İş Ajansı Başkanı Andrea Nahles, "İşgücü piyasasında sonbaharda beklenen ivme artışı bu yıl büyük ölçüde gerçekleşmedi." değerlendirmesinde bulundu.
Bu arada, ülkede iflas eden şirket sayısı eylülde yıllık bazda keskin artış gösterirken, Halle Ekonomik Araştırma Enstitüsü (IWH) verilerine göre, Almanya'da şirketlerin ve ortaklıkların iflas başvuruları ekimde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 48 artarak 1.530’a yükseldi. IWH, bunun son 20 yılda ekimde kaydedilen en yüksek iflas sayısı olduğunu bildirdi.
IWH Yapısal Değişim ve Verimlilik Bölümü Başkanı Steffen Müller, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Mevcut iflas dalgası, uzun vadeli ekonomik zayıflık ve büyük ölçüde artan maliyetlerden oluşan mükemmel bir fırtınanın sonucu. Düşük faiz oranı döneminde ve pandemi sırasında destek alarak ayakta kalan birçok zayıf şirket, şimdi keskin bir şekilde artan maliyetlerle büyük bir baskı altında. Bu durum özellikle yüksek borçlu şirketleri iflasa sürüklüyor.” Ifadelerini kullandı.
Bürokrasi sorununa çözüm halen yok
Almanya'da şirketlerin hızla değişen küresel ekonomiye uyum sağlamasında bürokrasi önemli bir sorun haline gelirken, şirketlerin başta inşaat ruhsatı olmak üzere izin almaları diğer AB ülkelerine kıyasla uzun bir süre gerektiriyor.
Bu arada, Almanya'da hükümeti oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) arasında ekonomik ve sosyal politikalar konusunda yaşanan anlaşmazlıkların da kararların alınmasını geciktirerek ekonomiyi olumsuz etkilediği ifade ediliyor.
Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) Genel Müdürü Martin Wansleben, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Almanya'da sadece ekonomik bir krizle değil, aynı zamanda kalıcı bir yapısal krizle de karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.
Almanya’da “çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve çok yüksek maliyet” olduğunu anlatan Wansleben, “Alman ekonomisi sıkışmış durumda. Avrupa'da ve uluslararası alanda geride kalıyor.” ifadesini kullandı.
Wansleben, Alman şirketlerin işlerin daha da kötüye gidebileceği endişesi taşıdıklarını aktararak, “Ekonomide bir toparlanma umudu ya da orta ve uzun vadede enerji fiyatlarının düşmesi veya gelirlerin artması gibi bir ekonomi politikası atılımı bu beklentileri aydınlatmıyor. Almanya'nın Avrupa için ekonomik bir yük haline gelmesinden ve artık ekonomik itici güç rolünü yerine getirememesinden büyük endişe duyuyoruz. Gerçek bir yapısal kriz yaşıyoruz. Yüksek enerji ve personel maliyetleri, aşırı bürokrasi ve vergi yükünün yanı sıra jeopolitik belirsizlikler ve yurtiçi ve yurtdışından gelen talepte bir çöküş söz konusu.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak:AA