Sednaya Hapishanesinin eski mahkumları, sorumluların hesap verebilmesi için belgelerin korunmasını istiyor
Sednaya Hapishanesindeki Tutuklular ve Kayıp Kişiler Derneği kurucularından Riyad Avlar, rejimin devrilmesinin ardından hapishaneden çıkarılan belgelerin saklanmamasının, işlenen suçların faillerine hesap sorulması aşamasına zarar verdiği bildirildi.
İstanbul
Suriye'deki Sednaya Hapishanesindeki Tutuklular ve Kayıp Kişiler Derneği kurucularından Hataylı Riyad Avlar, AA muhabirine Sednaya Hapishanesindeki tutukluluk koşulları ile tutuklu ve kayıp kişilerin akıbetini ortaya çıkarmak için önemli belgelerin saklanmasının önemine dair açıklamada bulundu.
Suriye'de uzun yıllar hapiste kaldığını aktaran Avlar, “Suriye'deki hapishanelerde sağ kurtulan biriyim. 21 yıl tutuklu kaldım. 15 yıl zorla kaybedildim ve bu sürede ailemden kimseyle görüşmedim. Sadece kardeşime izin verdiler ve o beni 10 dakikalığına ziyaret etti. Sednaya Hapishanesi'ndeki Tutuklular ve Kayıp Kişiler Derneğinin kurucularından biriyim ve şu anda derneğin ortak yöneticisiyim." dedi.
Tutuklanma sebebine ilişkin Avlar, 1990'lı yıllarda ailesine gönderdiği mektupta, eski Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esed'in kardeşi Rıfat Esed'in Tedmur Cezaevindeki ihlallerini yazdığını ve mektubun Suriye istihbaratının eline geçmesi üzerine tutuklandığını söyledi.
Avlar, kendisine casusluk suçlaması yöneltildiğini 15 yıl sonra öğrendiğini dile getirdi.
Dernek yöneticisi Avlar, sözlerine şöyle devam etti:
"Sednaya Hapishanesinde 2011'den önce de hak ihlalleri ve işkenceler vardı ama daha sonra yaşananlar kadar şiddetli değildi. Bu işkenceler; araç lastiğinin içine koymak, tecrit, hakaret, korkutma, az yemek verilmesi veya kötü yemekti.
2011'den sonra işler değişti, öldürmeler yargısız hale geldi. Askerler koğuşlara girip tutukluları ve hastaları kasten öldürüyordu, Yargısız infazlarda zirve 2013 ve 2014'te yaşandı."
"Mahkumların kapılarını Suriye halkının açması beni mutlu etti"
Hapishanelerin ve koğuşların durumuna dair Avlar, 2008 yılında cezaevindeki vahşete, aşırı güç kullanımına, gerçek mermi kullanımına, cezaevi içinde cinayete ve keskin nişancıların ateş açmasına tanık olduğunu belirterek bir koğuşta 13 kişinin kalması gerektiğini ancak devrimden sonra çok sayıda kişinin aynı koğuşa kapatıldığını kaydetti.
Avlar, "Mahkumların kapılarını Suriye halkının açması beni mutlu etti. Biz de aynı şekilde devrimcilerin bizi kurtarmasını hayal ediyorduk." diye konuştu.
2016'da serbest bırakıldığını belirten Avlar, sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda tanık olduğumuz sahneler gerçekten çok acı verici çünkü kayıp yakınlarının binlercesinin Sednaya'ya gidip çocuklarıyla ilgili ufak da olsa bir haber aradıklarını görüyorum. Yer altında katlar olduğuna dair asılsız haberler çıkıyor.
En önemli şey her şeyin düzenli olması, bilinçli hareket edilmesi ve belgelerin muhafaza edilmesidir. Hapishanede tutulan kayıtlar, mahkeme kayıtlarından veya diğer hareketlerden daha önemli. Çünkü bu kayıtlar, mahkumun nereye gittiğini, hastaneye mi götürüldüğünü, başka bir hapishaneye mi nakledildiğini ve geri dönüp dönmediğini gösterir."
Avlar, "Bölgeyi kontrol edenlerin bu durumu organize etmesi gerekirdi. Önemli belgeler kayboluyor. Öte yandan Hava Kuvvetleri şubesinde de on binlerce tutuklu vardı. Güvenlik birimlerinin bu konuyu araştırması gerekir." dedi.
Derneğin cezaevindeki koşullar ile tutuklu ve kayıp kişilerin akıbetinin ortaya çıkarılması için yaptığı çalışmalara ilişkin Avlar, cezaevinin iskeletini çıkardıklarını, kaç katlı olduğu, her katta kaç bölüm ve koğuş olduğu, içeriden ve dışarıdan tuzaklanan mayınlar gibi birçok detayı içeren raporlar yayınladıklarını anlattı.
Avlar, "Bizim hesaplamalarımıza göre, 2011'den 2020'ye kadar bu cezaevine 37 bin kişi girdi. Bunlardan sadece yaklaşık 7 bini çıkabildi. Sednaya Hapishanesinden kurtulanlarla belgeleme konusunda oldukça titiz bir çalışma yaptık. Mahkumları bu cezaevine nakleden en önemli şubeler ve ilgili mahkemeler hakkında raporlar yayınladık." ifadesini kullandı.
Eski Sednaya mahkumu Avlar, şöyle devam etti:
"Mesela askeri saha mahkemesi idamlar veriyor infazlar yapılıyordu. Bu infazların yanı sıra hukuk dışı infazlar da oluyordu. Askerler cezaevinde tutukluyu metal boru veya sopayla dövüyorlardı, özellikle de yargısız infaz olayları sıklaştı. Bu olayların zirveye çıktığı yıllar 2013 ve 2014 yıllarıydı."
Tişrin Askeri Hastanesi hakkında bir rapor yayınladıklarını, çünkü Sednaya'da gerçekleştirilen infazlar ya da öldürülen herkesin oraya götürüldüğünü ifade eden Avlar, "Sednaya'dan Tişrin Askeri Hastanesi'ne ve oradan da toplu mezarlığa. Bunlar biliniyor, bu konuda ayrıntılı uydu görüntüleri, sahadaki tanıklar ve elimizde deliller var." diye konuştu.
Avlar, "İdamlar Sednaya'da yapılıyordu ve Tişrin Hastanesi'ne toplu mezarlara taşınıyordu ama şimdi elime fotoğraflar ve kanıtlar geliyor, evraklar var, çok etkileniyorum. Bu evraklar çok değerli ve saklanmalı. Artık rejimin sorumluları ve ihlalleri işleyenler için adalet ve hesap verme yolu açıldı, biz de bunların yargılanmasını talep etmeyi sürdüreceğiz."
Esed rejiminin işkence merkezi Sednaya
Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlara göre, başkent Şam'a 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Askeri Hapishanesinin Mart 2011'deki olayların ardından rejim karşıtı barışçıl göstericiler ve rejim karşıtı askeri unsurların tutulduğu üsse dönüştüğü belirtiliyor.
Raporlarda, cezaevinde devrilen rejim yetkililerinin alıkoydukları binlerce kişinin öldürülmesini sessiz ve sistematik şekilde organize ettikleri aktarılıyor.
Rejimin, cezaevinde "toplu idam" yoluyla yargısız infazlar gerçekleştirdiğini ortaya koyan raporlarda, 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişinin asıldığı kaydedildi.
Raporlar, ayrıca rejimin, Sednaya'da alıkoyduklarını kasıtlı şekilde insanlık dışı koşullarda tuttuğunu, onlara defalarca işkence yaptığını ve sistematik olarak yiyecek, su, ilaç ve tıbbi bakımdan mahrum bıraktığını gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütünün 2017'deki araştırması, 2011'den beri Sednaya'daki cinayet ve işkencelerin, ülkedeki sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik saldırının parçası olarak yapıldığını ve rejimin politikasının parçası olarak yürütüldüğünü ortaya koyuyor.
Af Örgütü, raporunda, çöken rejimin yetkililerinin Sednaya'daki ihlallerinin insanlığa karşı suç teşkil ettiği sonucuna vardıklarını bildirdi.
Kaynak:AA